houdini

google ın ilginç günlük yazıları... bugünkü teması 'Harry Houdini'nin 137.doğum günü'ydü.

Büyük Huduuuniii diye bir yerlerde duyduğumuz sihirbazdır o. 1900leirn ilk yıllarında adından sıkça sözettirmişti.
Houdini, düşünce okuyanlar, medyumlar gibi doğaüstü güçleri olduğunu öne sürenlerle mücadele ederek bunların şarlatan olduğunu, doğal yollar ve çeşitli hileler kullandıklarını öne sürüyordu. Diğerleri gibi üstün yetenekleri olduğunu değil, sadece hileleri bildiğini söylemekle yetiniyordu.
Bu gerçeklerle yine tüm yaptıkları ilgi uyandırarak üne kavuştu...

onlarca yıl sonrasında bile büyük huduni diye tanınıyor...=)

bremen mızıkacıları

küçükken bir mızıkam vardı ama evdekilerden kimseyi çalmayı bilmezdi bende sadece öle üflediğimde farklı seslerin çıktığını farkedebilecek kadar haşır neşir olabilmiştim... Çünkü kuzenlerle birlikte hepimizin ayrı ayrı mızıkaları olmasına rağmen biraraya gelince yanımızda olmadığı için tek birtanesini kullanırdık.. kıyıda köşede unutur yerlere atardık böylece temizlik hastası anne kişiler biranda hepimizin mızıkalarını yok etti:D

ee yıllar sonra mızıka nereden aklıma geldi? geçen gün yine bağımlısı! olduğum paylaşım sitesinde dolanıyorum; derken bir hocamın kırmızı darbukam var yazısını gördüm ve çalıp yardım kampanyamız için para toplayalım derken sende mızıka çalar mısın  diye bir öneri geldi... o an bir aydınlanma yaşadım sahi ben neden mızıka çalmıyorum yahu :D

derken başladım mızıkalara bakmaya birde çalmayı öğrenmeye meraklı birilerini aramaya... :D

mızıka aslında çok eski Çin'den şenk daha sonra Japonyaya geçmiş şo adını almış bir kamışlı çalgıdan esinlenerek yapılmış çalgıymış...
mızıkanın içinde iki şerit halinde sallanan plakalar var, kamış gibi metalden yapılmış bölümler var... bu bölmeleri kullanarak farklı notalar elde ediliyor.

bakalım ben ne kadar başarılı olucam mızıka çalma konusunda..
bu arada  tam şuandaki planlarımız; başarılı olursam (eskişehir'i bilenler ortamı gözünde canlandırır.. ) reşadiye'ye gideceğiz Sercan kör taklidi yapacak ben mızıka çalacağım :D

Sana Bir Tanrı Getirdim

ah hazar yapılır mı...
şiir günleri düzenlemekteyim kendime... Cemal süreyya okuyordum geçen akşam şimdi de ümit yaşar oğuzcan... derken  Sana da şiir okurum dedim muziplik ya aradım hemen... Ben ona 'Ayrılanlar İçin' şiirini okumayı planlarken, o da 'Sana Bir Tanrı Getirdim' şiirini önerdi. Zaman bizim şiirler Ümit Yaşar'ın okuduk ikisinide... Sadece başını bildiğim 'Sana Bir Tanrı Getirdim' şiiri beni vurdu sanki şuanda...

Sana Bir Tanri Getirdim
Hani o iki kisilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardin
Hani sen git demiyecektin bana
Ve ben herseye ragmen gelecektim
Içimde bir umut
Ellerimde olgun meyvalar
Dünya nimetleri
Gözlerimde yanip yanip sönen bir pirilti
Ama ne sen gel dedin
Ne de ben gelebildim herseye ragmen
Askimiz ayriliklarla basladi

Deli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik
Öyle ateslerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu
Karli daglarin serinliginde uyurduk geceleri
Deniz fenerinin isiginda yikanirdik
Köpükten bir çalkantiydi içimizde zaman
Ne yana baksak denizdi maviydi isikti
Sonra bir çaresizlikti zifir
Akintiya kapilmis gemiler gibiydik

Bir org çalinir gibi yanibasimizda
Öyle kendinden geçmis öyle basibos
Öyle derin duygular içindeydik anlatilmaz
Sarhos rüzgarlara biraktik kendimizi
Aldigini geri vermez dalgalara
Görmedigimiz ülkeler gördük gün dogusunda
Tatmadigimiz yemislerden tattik günahkar olduk
Alevden bir tasta eridi günler
Bir cehennem atesiydi ask içimizde
Hiç sönmeyecekmis gibi yaniyorduk

Tutsakligimiz nasil basladi bilinmez
Pasli demir kapilar kapandi üstümüze
Tas duvarlarda kayboldu boguk seslerimiz
Çaresizligimizi bize aynalar söyledi inanmadik
Kusatildik ansizin kederle ayrilikla
Aman vermez karanliklar sardi dört yanimizi
Yalnizlik bir agri gibi çöktü basimiza
Uyuduk bir daha uyanamadik

Simdi bir kutup var sana çeker beni
Bir kutup var senden öteye
Ben onun için böyle ortaliklarda kaldim
Dag yollarinda caddelerde sokaklarda
Onun için bulup bulup yitirdim seni
Hangi kapiyi çaldiysam sen açtin bana
Hangi gözümü yumduysam seni gördüm
Zamandin zamandan öte bir seydin
Yillarca bir mesale gibi yandin uzaklarda

Bu manyetik alanda bogulmam senin yüzünden
Bu zincirleri sen vurdun ellerime
Sen getirdin bunca karanliklari
Al sunu mum yak
Korkuyorum
Bir tas aldim attim denize
Günahlarimdan kurtuldum
Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim
Öteye gidemem
Itme beni

Benim de bir insan tarafim vardi
Bakma böyle kötü olduguma
Benim de dileklerim vardi
Benim de bir bekledigim vardi yasamaktan
Yeter artik vurma yüzüme çirkinligimi
Hergün bir kadin aglar benim yüzümde
Büyük dertler için benim ellerim
Anlamiyor musun
Sen sevildigin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmedigimden böyle çirkinim

Bütün kötü yerlerde ben korkarim
Biliyorum
Bir hayvan lesiyim öleli kirk gün olmus
Fabrika bacalarinda bir kara dumanim
Zehirim akrep kuyruklarinda
Kötüyüm sevemedigin kadar
Öyle fenayim
Kapanmis biçak yaralarinda
Bu pis çöp tenekelerinde unut beni
Unut artik
Bayat bir ekmek gibi
Çürümüs bir elma gibi

Sari badanali evlerde kazanlar kaynar
Sari badanali evlerde günahlar islenir her gece
Sari badanali evlerde ölüler yikanir
Sari badanali evleri sev biraz
Bu evlerde zaman benim aksamlarimdir yitirilmis
Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan
Bu sarilarda benim yüregim bir ölür bir dirilir
Anladim
Bu dünyada benden baska kimse yok beni anlayan

Tosca' dan bir arya hatirliyorum simdi
Sus biraz
Ensemde bir akrep yürüyor
Birak yürüsün
Sabaha asacaklar beni
Dokunma
Yedi canim vardi ikisi gitsin
Bunca ölümler az gelir bana

Kalbimi yardim
Bir damla kan akti
Kutuplara kar yagiyordu
Üsüdüm
Failatun vezniyle seni çagiriyorum
Bana imbiklenmis yesilligini getir
Dur gitme
Bes kurusum vardi kaybettim
Dur gitme
Isirgan otlarindan kurtar beni

Deniz analarinin gözlerini çaldim
Sana bakmak için
Günesi üçe böldüm
Al biri senin olsun
Yüzümde bes biçak yarasi var
Bir de sen vur
Barut kokusunu severim
Bir portakali dilim dilim soy
Aciktim
Tut ki ben yogum artik yeryüzünde
Tut ki bir marul yapragiydim
Öldüm

Al su serçe parmagim sende kalsin.
Ben kötüyüm
Allahsizim
Korkunç çirkinim
Ben seksensekizinci tul dairesiyim
Sag gözümün üç kirpigini kestim
Al
Ben lanetlendim

Chopin' in cenaze marsi çaliniyor
Ölüler ayaga kalkti
Görüyor musun
Su soldan ikinci benim
Senin yüzünden öldüm
Simdi seni getiriyorlar karanligima
Agliyorum
Biraz sev beni
Gül biraz
Yaklas biraz
Seni affediyorum

Kuskonmaz dallarina astim kendimi
Sedir agaçlarina gül yapraklarina
Basimi taslara vurdum
Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandi
Tanrisal duygular içindeydim
Bütün tanrisizligimdan uzakta
Bir kemiklerinin sertligini aldim
Bir teninin akligini
Sonra sicakligini dudaklarinin
Gel bak
sana bir tanri getirdim
Gel bak
bir tanri yarattim senden

Ali Sami Yen

47yyıl önce Bulgaristan Türkiye milli maçı ile açılmş olan Ali Samiyen stadyumu ışıklarını kapamıştı kısa zaman önce... ve yıllarca aydınlık olacak bir stadda  ışıklarını açtı bir hafta için tarihe iki defa not düşüldü... parçalılarla veda edildi ve parçalılarla karşılandı yeni stad.
Bugüne kadar tarihe tanıklık etmiş olan stad bugünlerde pek bir terkedilmiş geliyor gözüme, önünden geçtikçe terkedilmiş... her şeyi unutan insanlar onu da unutmuştu... sonra aklıma veda akşamı okunan şiir geldi

Daha doğduğunda Ali Sami Yen diye fısıldadı kulağına o “ses” adını…
Bir babanın çocuğuna vasiyeti gibi, Ali Sami Yen dedi…
Sami Yen dedi… Yen dedi…
Yen dedi yendin…Yendin bu alemde yenilecek ne varsa birer birer…
Önce ümitsizliğimizi yendin…
“Galatasaray’ın olduğu yerde umut hep vardır” diyerek yendin…
Yendin işte…
Takarken altı kez krallık tacını, gururu taç yaptın başlarımıza,
Ve fakat kralların kibrini yendin o müthiş tevazunda…Yendin…
Tıpkı, “Sevenleri üzmeyelim baba” dediğinde,
Renklerin paraya esaretini yendiğin gibi…Yendin bir kere daha…
Çanakkale’deki kınalı kuzulardan mirasdı başkaldırışın yedi düvele.
Kurtuluş savaşına taşınan mermilerin ışıltısıyla,
Yendin bu topraklarda karanlığı en umutsuz zamanda.. . Yendin…
Milan’ı, Manchester’ı sildin devler liginden en mağrur anlarında…
Barselona’yı, Real Madrid’i devirdin,yendin…Yendin…
Açıldıysa ilk sen açtın bu ülkenin kapılarını Avrupa’ya…
Sen getirdin tarihin en büyük şeref madalyasını bu coğrafyaya.
Ülkemin yüzyıllık yalnızlığını yendin dünyada…
Duyuldu adın Cezayir’den Çin’e, Kenya’dan Arjantin’e,
Kimsesizliğimizi yendin bir anda…Yen dedi yendin…
Yendin bu dünyada yenilecek ne varsa birer birer , yendin…
Çünkü… Sen… Ali Sami Yen’din…
Şimdi, gidiyoruz işte…Çığlıklarımızı, hasretimizi ve göz yaşlarımızı bırakıp çimlerine,
Kahraman ruhunu ödünç alıp götürüyoruz gittiğimiz yere,
Adını yazmak için yepyeni zaferlere…
Ali Kirca

sorgulama

İnsanların sadece dertleri olduğunda konuştuğu biri olmaktan yoruldum... Benim nasıl olduğumu gerçekten merak edip soran insanlar olduğuna inanmadığım anlar oluyordu ve son zamanlarda daha sıklaşmaya başladı bu anlar... Bugün kimseye laf atmamaya karar verdim... Telefondan ya da internetten.. Unuttuğum birşey vardı sanırım 8 mart olması....
Babam bile arayıp kadınlar gününü (o itiraz ettiğimde 'daha kibarını söylüyorum' diyerek bayanlar günümü kutlamıştı. o da neydi acaba).

Onun dışında kimseyle direkt irtibata geçemedim.. Öğlen saatlerinde bir kaç gündür sürekli derdini konuştuğumuz arkadaşımın nasılsın mesajıyla ve konusunu hiç açmadığı derdi ile belkide onun hakkında bu sorgulama yanlıştı derken 2 dk önce 'yoruldum ben kendimi bile anlamaya çalışmıyorm artk' cümlesine karşılık olarak 'boşverr ya' sözünü işitince pekte haksız olmadığımı bir kez daha gördüm..

Aslında kendimi daha güçlü hissettiğim dönemlerde bırak insanlar böle mutlu olsun sende birileriyle konuşuyorum diye kendini kandır, en azından mutlu oluyorsun diyorum. Ama belirttim ya daha güçlü olduğum dönemlerde!!!... Bu aralar hiçte güçlü değilim... İnsanları dahası kendimi sorguluyorum...