hayat mı bize ait yoksa biz mi hayata ait...

Film izlerken kitap okurken şizofreni üzerine kurulu olayları çok severim. Ayrı bir sempatim var. Bazen düşünüyorum acaba şizofren olabilir miyim diye hayır veya evet diyen bir cevap yok içimde:D Mutlu olmamı sağlayan olaylar hayal ürünüyse bana bir zararı yok, ama eğer arada moralimi bozanlar?? O zaman tedavi olmak gerek:P

Etrafımızdaki herkes kendi yarattığımız karakterlerin yansıması olsaydı. Hani psikolojide de denir ya karşındaki insana ilk yüklediğin sıfat senin korkularındır diye işte öyle mesela sevmediğimiz bir insan; yalancı, yalan söylemek üzerine olan nefretimiz o insana karşı duygumuz olsa. Bir diğeri güler yüzlü olsa onu sevsek hep güler yüzlü olmak istediğimiz gibi... Böyle uzayıp giden kimine biraz ondan biraz bundan huylar kattığımız insanlar her biri bir yemek gibi tatlı ve tuzlu... Her tadı tattıktan sonra yediğimiz tatlı olsun ama mutlaka bir kıyıda(gerçi ben yemekten önce yerim ya hadi neyse=) 

Ama şizofreniyi kabullenme konusunda şüphelerim var:p seviyor sevmiyor filmindeki gibi belki etrafımızdakilere  farklı bir dünyamız olmadığını söyleriz, tedavi için verilen haplardan bile o dünyaya uygun resimler yapabilir sadece yalan söylmeyi öğrenerek kurtulabilirisiniz...  Ya da akıl oyunlarındaki gibi tedavi olup ama hala bir anda karşınıza dikilen kişinin varlığından emin olmak için bir başkasına orada biri var mı diye sorabilirsiniz.. Ve belki 23 çözmeye çalıştığınız sorunların merkezinde aslında siz varsınızdır.

Aslında hayat bir film, sonunu acemi bir senarist yazmış gibi bir gün gözlerimizi açacağız farklı bir dünya yaşayacağız ne o bize ait olacak bir rğyadan fazla ne de biz uyayn bir insanın hareketlerinden fazla dünyayı yararı dokunan bir canlıdan fazla ona ait...


Evet evet duyuyorum siren sesleri geliyor ellerinde ters bir gömlek kaçmak vakti şimdi=)

YıldızTog

Kan bağışı, 4yapraklı yoncaların ziyareti derken kitap bağışı için haberdar etmeler... Yıldıztog ile ilgili bir şeyler anlatmaya çalıştım buradan kısa veya uzun...
Hep sesimizi duyurmaya çalışıyoruz belli platformlardan YıldızTog olarak şimdi de Blog alemine giriştik=)
Planlarımızdan, projeler için araştırmalarımızdan  bahsedip yaptıklarımızı, duyduğumuz sevinçleri paylaşacağımız bir sayfamız var artık... Hepinizi bekleriz...Hoşgeldiniz=)

yalnızlık...

Yalnızım çünkü sen varsın, seni bilmesem yalnızlık nedir bilemem. 
Hani varlığını bilmediğin birşeyin eksikliğini hissetmezsin ya işte öyle bu da... çiçeği bilmesen aramazsın toprağın üstünde, belki estetik bir eksiklik hissedersin ama başka  birşeylerle tamamlamaya çalışırsın... ki bazen yaparsın; renkli birşeyler bulmak, bir saksıda yetiştireceğin, emek vereceğin çiçek yerine bir biblo yerleştirmek, konuşamayacağın, güneşi fazla gelince solmayacak, suyunu çok dökünce çürümeyecek birşey bulacaksın. Duygusu eksik olacak ama boşluğu dolduracak.İşte bunları varlığını bildiğin bir çiçek olduğunda anlayacaksın
ama bilmiyorsan yetinmesini bileceksin.
Yalnızlıkta böyle...

Atlar



Kimisi için hayranlıktan öte hastalıktır atlar... Her fırsatta at binmeye giderler ya da evlerini ofislerini at figürleri süsler... Ama gerçekten bu değeri hak edebilecek bir zevk olabilir bu sevgi bence. Bir kere çok asil hayvanlar; duruşları bir zerafet var, hareketleri desek o da öyle bir düzen içinde.
Belkide bu ilgim kanlarımızdan gelmekte... Türkler için atlar hep önemli olmuştur. L.Rasonyı m.ö. 4.y.y. dan önce Ural dağlarının doğusundaki batı Türklerinin yurdu olan bozkırlarda yaşayan prototürkler equus prjevalşki türü atı evcilleştirmişler. Yani bu dönemden beri Türkler atları evcilleştirmektedir.
Eski Türklerde at kültürü ile ilgili çeşitli bulgular bir belge olarak,bu gün çeşitli ülkelerin müzelerine değer katmaktadır.Yenisey yörelerinde eski Türkler tarafından, kayalar üzerine yapılmış at resimleri ve çok eski dönemlere ait,Türk mezarından çıkan eşyaların üzerinde süsleme sanatı olarak at figürleri kullanıldığı görülmektedir.Eski Türk destanlarında ve efsanelerinde at baş tacı dır,ayrı bir yeri vardır.
Oğuz destanı atla başlar.Dede Korkut ta ,Bamsı Beyrek öyküsünde atla kardeşleşmiştir.
en çok bilinen türleri arap atı ingiliz atı midilli gibi türlerdir; arap atı çok dayanıklı binek ve yarış atıdır. 
ingiliz atları arap aygırı ve ingiliz yerli kısrakların çiftleştirilmesiyle oluşan bir soydur.
arap atından daha uzun bacaklıdır.midilliler ise küçük sevimli atcıklardır:) maden ocaklarında yararlanılan yerler vardır:(
Ben özellikle arap atlarını beğeniyorum. simsiyah olanları ya da sadece yüzünün üstünde hep benzer olan beyaz bir leke...


bunlar dışında atlarla ilgili özelliklerden de bahsedeyim;

-bacak kemikleri kilitlenebilir atların ve böylece ayakta uyuyabilirler.

-uzun bacakları koşu konusunda imkan tanımaktadır.diğer hayvanlardaki gibi köprücük kemikleri yoktur, böylelikle daha büyük adım atabilirler.

-atların yaşı kesici dişlerinin aşınıp yıpranmasına göre anlaşılır