Kan Bağışlar mısın??

Geçen yıl da, Tog dahilinde katılmış olduğum  4yapraklı yonca projesine paralel olarak yürüttüğümüz kan bağışı kampanyaları yapmıştık...
Hem Göztepede hem de Çapa da gerçekleştirdiğimiz kampanyanın bu yıl ki ilk ayağı 4Ocakta Çapa da gerçekleşecek. Bu kampanya için kampüslerimizden servisler kaldırılacaktır. Ayrıca acil kan ihtiyacı olduğunda veya trombosit bağışlarının en fazla 5 gün saklanabiliyor olmasından dolayı ihtiyaç halinde sizlere geri dönüş yapabilmemiz için 'ad,soyad, telefon, kan grubu' bilgilerinizi yazarak 4yy.yildizsos@gmail.com  adresine mail atabilirsiniz... (bilgileriniz sadece bizde bulunmaktadır ve bize geri dönen çağrılar için mail yoluyla telefon yoluyla size ulaşmaktayız -istanbulda yürütebiliyoruz kampanyayı sadece bunu göz önünde bulundurarak istanbuldakiler mail atarsa sadece seviniriz)

olric olmayanlara..

"kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun? bütün hayatımca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım."

Oğuz Atay

(Ç)alıntı

Hani insan bazen ne ileri ne geri tek bir adım atamaz ya..birini yanında tutmayı bilmez ama yokluğunu da istemez... Kaybetmeyi göze alamaz ama kazanmak içinde mücadele etmez... Bağlanmaya cesaret edemez ama azat da etmez o'nu.. Ne sevilmekten vazgeçer ne sevmeyi bilir. Hani çok sonra zaman geçer savrulur ya, o zaman dökülür dudaklarında itiraf edercesine. Ne gözümü alabildim, ne de göze alabildim..

bir kaç...

*Tüm şarkılarda bir cümle olmak ama bir şarkının tamamı olamamak... Ya da olduğun cümlenin sonundaki noktayı bulamamak...

*Bir eksik iki fazla oldum ben hep tam sınırını bulamadım ya çok çocuktum ya çok gerçekçi, ya çok ciddiydim ya da çok sevecen birşeylerin ortası yoktu, bende bulmaya çalışmadım...

*Ama noktalar her biten cümlenin sonuna konmaz mıydı? Noktalar nereden gelirdi, ünlem gibi inerdi cümlenin sonuna ya da üç nokta gibi nereye giderdi?

ne kötüdür...

Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması..Ne kötüdür an kadar yakın bi asır kadar uzak olması.. .Ve bilir misin ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması... '' Ben '' deyip susması, '' Sen '' deyip ağlamaklı kalması....


**Nazım Hikmet**

pegasus

     Pegasus ismini duymuşsunuzdur. Havayolları şirketlerinden biri olarak isminden bahsettirirken aslında bir mitolojik canlı ismidir. Ve şekil olarakta belki bizim çocukluğumuzda meşhur olan Ponylerden biliyorsunuzdur.
     Yunan mitolojisinin kanatlı atı. Rengi tamamen beyaz ve uçmasını sağlayan kanatları vardır. Mitolojideki bağlar oldukça karışık ve ilgisiz olsada annesi babası ve kardeşleri üzeirne yorumlar var:) Poseidon(deniz tanrısı) ve Medusa(bakınız:p) nın oğludur. Ayrıca Zeus'un oğlu herkülünde kardeşi olarak biliniyor ama aradaki bağ nasıl bilemiyorum:D Başından çocuklarını doğuran erkek tanrılar varken Pegasusun Medusa'nın kafası kesildiğinde toprağa sıçrağan kanlarından doğduğu çokta ilginç değil aslında.
     Görevi Zeus'un yıldırımlarını getirmektir.
     Kanatlı atın Türk mitolojisindeki ismi ise Tulpar'dır.
    Bellerophontes adındaki savaşçı, çeşme başında:P gördüğü Pegasus'u tanrıça Athena'nın kendisine verdiği altın bir dizgin ile ehlileştirdikten sonra onun üzerine binip serüven aramaya çıkar.Ağzından ateş fışkıran, üç kafasından biri aslan, biri keçi ve biri yılan olan canavar Khimaira'yı öldürür; Amazonlar olarak bilinen kadın savaşçıları yener. Yaptıklarından gurura kapılan Bellerophontes gökyüzüne uçmak isteyince, Pegasus onu üstünden atar. Anlatıldığına göre, Zeus Bellerophontes'in böbürlenmesinden öfkelenmiş, Pegasus'u gıdıklaması için bir böcek göndermiş, böcekten huylanan Pegasus ondan kurtulayım derken binicisini sırtından atmıştır. (bu böceğin atsineği olduğuda söyleniyor)  Bu olaydan sonra gökyüzüne uçmayı sürdüren Pegasus çok geçmeden bir takımyıldıza dönüşür.

eğitime isyan

Hiç bir eğitimden geri kalmıyorum malum:P Matematik okuyorum derken, yazılım, açıköğretim, yabancı diller, işaret dili falan sıra formasyona geldi. Aslında öğretmenlik yapmayı düşündüğüm söylenemez öncesinde olmazsa şunu yaparım dediğim bir sürü alternatif var. Ama Klasik altın bilezik bulunsun zihniyetiyle ailem sebebiyle aldım. okulum devam ediyordu ya da zaten buralardaydım...
Ama şöyle bir sorun var bize sözde eğitim öğretim naısl olmalı, psikolojisi tekniği nedir anlatmakları gerekirken ortada amaçla çelişen birşeyler vardı!!!
Aslında bölüm öğrencilerine lisans eğitimlerine paralel olarak formasyon eğitimi alma hakkı geçen yıl verildi. Ama bizimkiler hoca sayımız falan az derken bizi bu haktan mahrum bıraktılar. Bu yıl üçüncü sınıflara zorunlu olarak dersleri açmak zorunda kaldırlar ve artık 4 hafta sonra son sınıflara verilen hakka karşı koyamadılar. Olaylar böylece başlamış oldu. Bizlerin 4 Haftalık ve kayıt haftasoyla birlikte 5 haftalık ders kaybımız vardı. Bazı hocalar eksiklerimizi gidermek için çabalarken hiç değilse kaynak önerirken bazıları sorun yaratmak için elinden geleni yapıyordu. Son olarak hasta halimle dersi takip etmek için gittiğimde karşılaştığım tehditler beni bıktırdı. Dersin hocası kendisini sadece 3. sınıflar için sorumlu görüyordu- acaba biz sınıfta onun için ne ifade ediyorduk sıra masa veya saksı?? ya da felsefi olarak varlığımızın ispatlanmasını mı bekliyordu??- onlar isterse ek ders yaparım onlar isterse konuları söylerim onlar isterse diyen başlayan bir sürü cümle.. sınıfın yarısı 4. sınıf iken hakkını savunan sadece iki kişi vardı. Burada üzülmesi gereken haklarını aramayan, arayamayan öğretmenlerin yetiştiriliyor olması mı yoksa ayrımcılık yaparak onlara örnek olup birşeyler öğretmeye çalışan kişilerin varlığı mı? İkisi de birbirinden daha üzücü konular aslında... Öğretmenlikten öte üniversitede okuyan öğrencilerin haklarını bilmiyor olması kendilerini ifade edemiyor olmaları ya da dersten kalmak gibi bir tehdit altında olmaları onları engelliyorsa birkaç gün sonra birileirnin daha sorumluluklarını aldıklarında bu insanlar neyi savunacak?? Yoksa güdülenler arasına katılacak birileri mi olacaklar??
Diğer yandan üniversitelerin ayrım gözetilmeden eğitim öğretim yapılan yer olması gerekirken kendilerine göre öğrencileri bölen 'istemiyorum sizleri gelmeyin bile' diyebilen görevlilerin ilericiliklerini sorgulamak  gerek...