Iroquois Kabilesi-efsane



(eski altı ulus insanları,
çocuklarına dürüst olmayı ve hile yapmanın bir işe yaramadığını öğretmek için bu hikayeyi anlatırlardı.)

Bundan çok uzun zaman önce kuşların şarkıları yoktu. Sadece insanlar şarkı söyleyebiliyorlar,her sabah birşarkıyla güneşi karşılayabiliyorlardı.
Oralardan uçarak geçen kuşlar sık sık durup insanların şarkılarını dinliyorlardı. Kalplerinin derinliklerinden kendileri de şarkı söyleyebilmeyi
diliyorlardı. Bir gün iki ruh yeryüzünü ziyaret etti.
İyi ruh, yaratmış olduğu şeyleri denetlemek amacıyla yeryüzünde dolaşıyordu. Ormanda gezinirken büyük bir sessizliğin hüküm sürdüğünü farketti.
Ona sanki birşeyler eksik gibi geliyordu.İyi ruh düşünürken, güneş batı tepelerinin ardından gözden kayboldu. Bir kızılderili kasabasının yanındaki
bir nehirden yayılan batan güneşe adanan kutsal şarkının eşlik ettiği derin ve yoğun davul sesleri duyuluyordu. Bu şarkı iyi ruhun kulağına çok hoş hoş gelmişti.
İyi ruh şöyle bir etrafına baktı. Kuşlarında bu şarkıları dinlediklerini farketti. İşte eksik olan bu dedi kendine. Kuşlarında şarkısı olmalı. Bir sonraki gün,
iyi ruh bütün kuşları büyük bir konsere çağırdı. Uzak ve yakın civarlarda, heryerden geldiler. Gökyüzü kuşlarla dolmuştu. Ağaçlar ve çalılar kuşlaırn ağırlığından
yerlere kadar bükülmüşlerdi. Konseyin büyük kayasının üzerinde iyi ruh oturuyordu. Bütün kuşların konmuş ve sakinleşmiş olmalarını bekledi. Sonra iyi ruh konuşmaya başaladı.
kuşlara, insanlarınki gibi şarkılara sahip olmalarının hoşlarına gidip gitmeyeceğini sordu. Bütün kuşlar hepbirlikte evet! evet! diye cıvıldadılar. Çok iyi, dedi iyi ruh.
Yarın güneş doğudan yükseldiği vakit hepiniz gökyüzüne doğru uçmalısınız. Daha fazla yükselemeyeceğiniz anda, işte o zaman şarkınızı bulacaksınız. En yükseğe uçan kuş,
en ahenkli şarkıya shaip olacaktır. Sözlerini tamamladıktan sonra iyi ruh gözden kayboldu.
Bir sonraki günün sabahında güneşin doğuşundna bir hayli önce bütün kuşlar hazırdı. Heryer, bütün yeryüzü kuşlarla doluydu. Büyük bir heyecan hakimdi. Ancak küçük bir kuş mutsuzdu: küçük kahverengi ardıç kuşu.
Onun yanına heybetli kartal konmuştu. Küçük kuş, kartalı seyrederken kendi kendine düşünüyordu: bu büyük kuşla bir yarışta ne kadar şansım olur? Ben o kadar küçüğüm ki ve kartal o kadar büyük ki... Asla onun kadar yükseğe uçamam.
Bunları düşünürken aklına bir fikir geldi: kartal o kadar heyecanlı ki beni farketmez. Bu düşünceyle küçük kuş yıldırım gibi kartalın başına uçtu ve çabucak tüylerinin arasına
saklandı. Büyük kartal o kadar gergindi ki, küçük ardıç kuşunu farkedemedi. Kendi kendine büyük kanatlarıyla mutlaka kazanacağım diyordu.
Nihayet güneş doğu tepelerinin yukarısında göründü. Büyük kanat sesleri içinde bütün kuşlar havalandı. Gökyüzü kuşlarla o kadar dolmuştu ki bir an için karanlığa gömüldü.
kuşların gövdeleri güneşim yüzeyini kapatıyordu. Uzun bir süre yükseldiler. Sonunda, en küçük en zayıf kuşlar yorgun düşmeye başladı. İlk pes eden küçük sinek kuşu oldu. Küçük
kanatlarını o kadar hızlı ve güçlü çıpıyordu ki bugün bile eğer dikkatlice dinlersek kanatlarının vızıldadığını duyabiliriz. Küçük yalvaran sesi bekleyin, beni bekleyin! demek istiyordu,
bu gerçekten vasat bir şarkıydı. Bir sonraki pes eden büyük sığırcık oldu. Aşağı inerken kendi şarkılarını dinledi, çok sıradan bir şarkıydı. Başka kuşlarda yoruldu ve doğuya doğru uçarken kendi
şarkılarını duyup öğrendiler.
Nihayet güneş yeryüzünün diğer ucuna ulaşmıştı. Gecenin yüzü yeryüzünü karartmaya başlamıştı. Buarada sadece birkaç kuş kalmıştı. Bunlar en büyük, en güçlü kanatlara sahip olan kuşlardı: kartal,
şahin, gece kuşu, baykuş ve dalgıç kuşu. Bütün gece boyunca kuşlar yükseldi,yükseldi...
Bir sonraki günün sabahında güneşim doğduğu vakit, bütün kuşların kralı olan kartal kalkmıştı hala hızlı ve kuvvetli uçuyordu. Güneş gökyüzündeki yolculuğunun yarısına vardığında kartal yorulmaya başladı.
Sonunda zafer dolu bir şarkı ile yeryüzüne doğru inmeye başladı. Çünkü görünürde hiç bir kuş kalmamıştı. Bütün bu süre boyunca büyük kartalın tüylerinin arasına gizlenmiş olan küçük ardıç kuşu uyumuştu. Kartal yeryüzüne
doğru inmeye başladığında küçük ardıç kuşu uykudan uyandı. Kartalın başından ayrıldı ve tırmanmaya başladı. Kartal onun havalandığını gördü ve çok sinirlendi, ama ona engel olmak için hiç birşey yapamadı; çünkü çok bitkindi.
Küçük ardıç kuşu daha da yükseklere uçtu. Sonunda gökyüzünde bir deliğe ulaştı ve kendisini mutlu ruhların ülkesi olan bir ülkede buldu. Ruhların Dünyası'na girerken muhteşem bir şarkı duydu. Bu şarkıyı öğrenmek için bir süre cennette
kaldı. Şarkıyı tümüyle ezberledikten sonra mutlu ruhlar ülkesinden ayrıldı. tekrar yeryüzüne indi. küçük ardıç kuşu muhteşem şarkısını dinlemek için o kadar sabırsızlanıyordu ki yeryüzüne ulaşmaya can atıyordu.
yeryüzüne yaklaşırken ardıç kuşu kurulun kayasına baktı. Bütün kuşlar buraya konmuştu. Ve üzerinde ona kızgın gözlerle bakan kartal Akweks vardı. Bütün kuşlar çaresizlik içinde ardıç kuşunun kurulun zeminine konmasını bekliyorlardı.
Birden bire ardıç kuşu bütün zafer duygusunu yitirip kendisinden utanmaya başladı. Bu muhteşem şarkıyı elde etmek için hile yaptığını biliyordu. Ve ayrıca akweks'ten de korkuyordu; çünkü bu izinsiz taşıma için kendisinden hesap sorabilirdi.
sessizce karanlık ormanlara doğru uçtu ve utanç içinde yüreğinde ağırlık hissederek, en büyük ağacın dallarının altında saklandı. O kadar çok utanıyordu ki hiç kimsenin onu görmesini istemiyordu.
Bugün onu orada bulabilirsiniz. Münzevi ardıç kuşu hiç bir zaman kendisini gün ışığında göstermez; hala hile yapmış olduğundan utanıyor. Ancak bazen kendine hakim olamıyor ve o zaman muhteşem şarkısnı kendi kendine söylüyor. Bu şekilde davrandığı zaman
diğer kuşlar şarkı söylemeyi kesiyorlar. Münzevi ardıç kuşunun şarkısının(ruhlar dünyasının şarkısının) kendi şarkılarını ne kadar zavallı göstereceğini pek ala biliyorlar. İşte bu yüzden münzevi ardıç kuşu o kadar çekingen;
işte bu yüzden bütün kuşlaırnın şarkıları arasında şarkısı en güzel olanı; işte bu yüzden bu ruhlaırn şarkısı karanlık ormandan geçerken onu duyan insanların kalplerinde güneşin parlamasını sağlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder