Erguvan zamanı

Uzuun bir yolculuğa çıktım gördüğüm bir fotoğrafla... Bir kaç şehir geçtim ve bir kaç yıl geriye döndüm -aslında baya bir yılda neyse yaşım ortaya çıkmasın :P- Aynı mevsimdeyim ve bir camın arkasından küçük bir bahçeye bakıyorum. Şehrin merkezinde bir evin sahip olabileceği büyük bir bahçe bile sayılabilir aslında. Camdan görünen küçük mor noktalar var bir ağacın dalları arasında. Ertesi gün biraz daha büyük noktalar, ve bir kaç gün içinde bir çiçek yığını.

Baharın gelişiyle o gri duvarlar can bulurdu, kasvetini alırdı bu küçük ağaç. Belki sokakta oyun oynama izinlerinin alınabileceğini çağrıştırdığı için belki camdan baktığımda günaydın dediği için belki de mor olduğu için çok severdim bu manzarayı. Bir kaç dal kesilip evi de süslerdi, güzel kokular sarardı etrafı... Tane tane dökülürdü çiçek yaprakları masaya ve masada renklenirdi... Ve sessizce uzaklaşıverirdi, yapraklar yerini güneşe bırakırdı baharı geride bırakıp. O eve veda edişler gibi, çocukluğa hoşçakal demeden büyüyü vermek gibi,  hoşçakal der misin diye sorulmadan sessizce giderdi. Varlığı mutluluk katarken yokluğunu hep sorguladığın hale gelirdi...

Ve Fotoğraftan uzanan yollardan geri dönmek; bir anda yola çıkıp merhaba demek hoşçakal demeden geri dönmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder