kadınlara özgürlükler!!!

Bir önceki yazımda bahsettiğim kitaptan bazı alıntılar yazacağım şimdi de :)

Dikkatimi çeken bir nokta daha ilk sayfalarında bahsedilen Amerikan Kadınları 3.Kurultayı; bu kurultayda kadınların kendi cinsiyetlerini seçme özgürlüğü diye isimlendirilmiş bir karar alınmış. Bu bana şunu sorgulattı kadınların cinsiyetlerini de mi başkaları seçiyordu bu nasıl bir durumdur eşcinsellik kabul edilmiş bir durum ki üzerinde çalışmalar yapılmış ancak erkekler kendileri seçim hakkına sahipken kadınlar ancak bu tarihte Amerika'da elde edebilmişler, oldukça ilginç geldi bana doğrusu... Atilla İlhan ise bu kararı kadın eşcinselliğinin  resmen tanınması olarak yorumlamış.

Kitabın bir bölümünde de 1974te yazılan bir yazıdan TRT'nin bu tarihlerde kadın spikerlere televizyonda haber okumasını yasakladığını öğrendim.

Pantolon devrimi başlığıyla yazıdğı bir yazıda ise kadınlaırn hayatında da yerleşen pantolondan bahsediyor. O yıllara kadar kadınlar için sadece evde veya plajda kullanılan dışarıda giyilmesi ayıp karşılanan bir kıyafet olarak görülüyor pantolon. 1977 bahar yaz koleksiyon dergileriyle yer görmeye başlamış kadınların hayatında... İş hayatında hızlı hareket edebilmeyi kolaylaştıran, günlük hayatta rahatlığı sağlayan bu kıyafete  ülkemizde devlet memurlarına daha bizlerin hatırlayacağı yıllarda mesai zamanı içinde giyilme hakkı verildi. Öğrenciler 2002-2003 yılına kadar giyemediler... Benim lise yıllarıma gelen bu izinden sonra okulda bir kaç kez etek giymişliğim vardı ki törenlerdeki zorunluluktandır onların da çoğu...


Bu satırları yazarken aklıma birde mitoloji dersinde şaşkınlıkla dinlediğim bir konu geldi... Eski yunanlılar olarak tanımlanan dönemde bilginlerin erkek çocukları yanına alıp yetiştirdiği, sadece erkek çocuklarının eğitimlerine önem verildiği dönemlerde. Erkeklerin saygın yerlere gidildiğinde, yanında onu taşıyacak bir kadın aldığı ancak eğitim alan bu kadın kesiminin aile kurulacak şekilde saygın görülmeyen 'kötü' veya 'basit' olarak adlandırılan kişiler olduğu gerçeği.


1979 da yazılan bir yazıda ise Washington Post gazetesinde bir alıntı var ve Amerika'ya göre kadın hukukçu ve doktor sayımızın daha fazla olduğunu belirtiyor. "Türkiye'de yargıçların yüzde 5'i kadındır. Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Melahat Ruacan, yalnız Türkiye'de değil, tüm dünyada bu düzeye yükselen ilk kadın hukukçu olmuştur. Oysa Amerika'da değil bu düzey, kadın yargıçların oranı binde 2 'dir. Türkiye'de tüm doktorların %30'u kadın olmasına karşılık Amerika'da bu oran %11'e ancak çıkabilmiştir. Bu da Türk kadınının, Batı'nın sandığı gibi yüzünde peçe, evinin esirş olmadığını gösteriyor."  Bu yazıyı okuduktan sonra çalışma hayatındaki kadınların oranlarının bugün batıya göre daha düşük olması beni üzdü açıkçası. Belli bir dönem oranların daha düşük olması insanları daha çok şevklendiriyor belki de ya da bizde bir şeyler ters gidiyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder