mezun muyum ne(=

Vee profilimi bile güncelledim=) Kabulleniyorum artık mezun oluşumu... eğitim süreci bitmedi bitmez tabiki formasyon açık öğretim devam ediyor, yüksek lisans için sınavlara girmeceler falan...
mezuniyeti çok büyütmedim gözümde ama kep töreninde tatlı bir telaş oluyor sevdiklerin gelsin yanında olsun istiyorsun ve 4 yıl beraber bir sürü ders aldığın insanlarla benzer zamanlar geçirmeyeceğin kesinleşmiş oluyor bir derste sohbet etme çok farklı şeyler konuşma heyecanın olmayacak mesela:) ama mezuniyette güzel şey ve işte mezunum =)

garip nasihatlar

Büyüklerin yakalayıp nasihat vermeleri pek çoktur... Hele hayatınızın değişim dönemlerinde daha çok rastlanan bu bitmek bilmeyen durumlarda, başlangıç noktasından bir bakarsınız çok uzaktasınız apayrı konularda nasihat verilir. Hatta ellerinde olsa yaşadıklarından aldıkları tüm dersleri sihirli değnekle beyninize aktaracaklar ve onların istediği ya da doğru bulduğu gibi yaşamanızı bekleyeceklerdir...
Bu tarz kaçınılmaz sohbetlerin birinde; yaptığın iyiliklerin peşinde çok dertleneceksin, göreceksin ki insanlar yaptıklarına değmeyecek, başkalarının işinin peşinden koştuğunla kalacaksın.. tarzı bir sürü cümleyle karşılaştım. Nasihat veren büyüklerin ben yaşadım biliyorum tavırlarına karşı bir şey söylemek başarısızlıkla sonuçlandığı için pek yorumlarımı eklemedim ama bizi hayal kırıklığına uğratan beklentilerimiz değil mi? Bir çıkar uğruna yardım ederseniz zaten baştan kaybetmez misiniz? Oldu olacak yardım ettiğinizi düşündüğünüz konuya karşılık sözleşme falan imzalayın da sizin belirlediğiniz zamanda yardımcı olmaya imzayla bağlı olsun karşınızdaki kişi... Yapmayın kendinize gelin zamanınız varsa yardımcı olacağınız bir durum varsa neden yapmayasınız ki, insanların yüzünde küçük bir tebessüm oluşturmak, birlikte yorulmak, dinlenmek güzel şeyler...

Her olayda bizi eksik hissettiren, üzen elimizdekilerle yetinmeyişimiz, beklentilerimizin hep fazla olması... Çok şeye sahip olmasakta az şeye ihtiyaç duyduğumuz için dünyalar mutlusu olabiliriz;)

ev aramaca=)

Harp okulu elemelerinden tanıdığım bir arkadaşım geçen yıl mezun olup, 1yıl İzmir'de eğitim almıştı ki görev yeri olarak Eskişehir'i kurada çekip memleketime yerleşme çabalarına başladı=) Benimde tatilde olduğum bu sürede beraber ev arama işine giriştik... Servis güzergahlarını takip ederekten rahat edebileceği yerleri sokak sokak geziyorduk. gözlerimizde bir yandan binaların her katını tarıyordu... Öyle ki balkonlarda gördüğümüz teyzelere ev sormaya başladık. Bir yandan  da eve nereden eşya alırsın muhabbetine bile girmiştik :D Derken öyle içimden geçti ve hemen dile getirdim ki 'bize balkon teyzelerinden birisi yardımcı olacak bak, içine sinen br yer bulacağız'... derken 2-3 adım attık ki sultan balkondaki bir teyzeye seslenip buralarda kiralık ev var mı diye sordu... sordu ama sunulan teklifleri değerlendirdik giidyorduk ki olduğumuz sokaktan 'eskişehir şartlarına göre uzak' :P bir yerdeki evi önerdi ve evet aradığımız ev orasıydı=) gittik konuştuk anlaştık herşeyinde:D

aklınızda bulunsun balkon teyzeleri ikinci iş olarak emlakçılık yapıyor:P

oyuncak müzesi

Bir kaç yıldır aklımda hep oyuncak müzesine gitme fikri vardı... Sunay Akın'ın kurduğu oyuncak müzesinin fikir temelleri çocukken ziyaret ettiği bir arkeoloji müzesi ile başlamış. O yaşlarda çok ilgisini çeken müze yapısı, müzenin açılışından 20 yıl önce Almanya'da ziyaret edilen  oyuncak müzesi ile bu günkü şeklini alıyor.

Müze 5 kattan ve her katta birden çok olan odalardan oluşuyor. Odalarda diaromalar hazırlanmış bir odada tamamen trenle ilgili oyuncaklar var; tren sesleri size eşlik ediyor. bir başka odada sadece uzay araçlardı bir diğerinde uçaklar paraşütle serbest atlayış yapan pilot bebekler (pek tbaiki benim favorim bu odaydı =) )

Oyuncakları seven ruhu çocuk birisiyseniz müzeyi gezerken zamanı anlamıyorsunuz ve sokakta oynarken annenizin zamansız çağırması gibi müze gezisi bitiyor. 'Anne 5 dakika daha nolur..' demek geliyor içinizden:)

Müzedeki en eski oyuncak 1817 yılından kalma Fransa da yapılan oyuncak bir keman...Onun dışında  1920lerden -1950lerden günümüze kadar bir sürü oyuncak mevcut. Oyuncaklar eski olmasına rağmen o kadar güzel ki, oynamak geliyor içinizden... Eski dediysem belki şuan Türkiye'de ancak piyasada bulunabilecek oyuncaklardır. Buradan yurt dışında oyuncak sanayinin bizden yıllarca önde ilerlediğini görüyoruz.1920lerde oyuncak evler öyleki her ayrıntıcı gözetilmiş banyoların her ayrıntısı, salonda vitrin süslerine kadar... Havuz takımları tramplen üzerine uzanan kenarda güneşlenen kadınlarla beraber. bir yandan bizimde hatırladığımız cin ali kitapları. eğer sizde oyuncak severlerdenseniz. bir küçüğe oyuncak alırken önce kendisi oynayanlardansanız bu müze tam size(yani bize) göre =) giderken de bizimde aramızda geçen geyik gibi arkadaşlarımla oynamaya gidiyorum deyip yanınıza da başka oyuncak severleri de alın... 

rengarenk sohbet

Bir dost içi dışı rengarenk... Söylediklerini hissederek anlaması, yaşadıklarına çok benzer şeyler yaşamış olması... anlatılanların hepsinin içten olması. Aklından geçtiği gibi çıkması tüm kelimelerin nasıl bir huzur nasıl bir mutluluk doğru yanlış diye kestirmemek hiç bir şeyi hayatın tüm tatlarının varlığının bilinmesi.
Yavaş yavaş sohbette sarıdan turuncuya geçiş, sonra kırmızıya tüm renklerin tadının bir cümlede ortaya çıkması.
Seviyorum seni balım =) Teşekkür ederim bu güzel gün için...

babalar da süt verir!!!

UNICEF babalar gününe özel anlamlı bir hediye paketi hazırlamış... Sistem oyunlarına dönen özel günlerini başka birileri içinde anlamlı hale getirebilirsiniz. unicef'in kampanyasıyla hem babanızı hatırladığınızı gösterebilecek hem de bir başkasına yardımcı olabileceksiniz.


Bu hediyenin ilham kaynağı olarakta Haiti depreminde eşini kaybetmiş bir baba. deprem sebebiyle erken doğum yapan anne yaşamını yitirir, babanın ise bebeğini besleyecek bünye yeterliliği ve maddi yeterliliği yoktur. Bu durumda UNİCEF'ten yardım istemiş ve karşılık bulmuştur. Bu olaydan esinlenen kampanya UNICEF'in 'Babalar Günü Özel Süt Paketi'. Bu hediyeyi aldığınızda dünyanın çeşitli yerlerindeki beslenme merkezlerinde, hastanelerde gıdasız kalmış çocuklara gerekli olan besin ürünlerini sağlamış olacaksınız.

engelli çocuklar için yaz okulu

İstanbul Özürlüler Merkezi (İSÖM) tarafından 20 Haziran 30 Temmuz arası Pazartesi – Çarşamba günleri Arnavutköy, Avcılar, Küçükçekmece, Bağcılar, Kâğıthane, Gaziosmanpaşa, Sarıyer, Yedikule, Sultanbeyli, Atakent, Sancaktepe, Tuzla, Maltepe deki merkezlerde yürütülecek olan yaz okulu açılacaktır. Yaz okulu 8-13 yaşlarındaki çocuklar için uygundur ve Türkçe, Matematik, Resim, Satranç, Sağlık Bilgisi, Folklor, Tiyatro, Bilgisayar, El Sanatları, Origami, Model uçak, Müzik,Gezi, Eğlence Programlarını içermektedir.
Bu kurslardan faydalanabileceğini düşündüğünüz kişilere lütfen iletiniz.
kurs ücretsiz olup katılmak için iletişime 0212 449 96 27 / 0212 449 97 74 numaralarıyla geçebilirsiniz...

ve gece oldu


ve gece oldu,
ışıklar yandı her yerde
sokakta sadece ben vardım,
sessizlik birşeyler fısıldıyordu
dedikleri neydi anlayamadım...

Aklımda hep...

Seni seviyorum cümlesindeki gizli özne gibiyim. Seviyorum evet ama gizliyorum sevenin ben olduğunu. Söylememi engelleyen bir şeyler var... Hepside iç çelişkilerim... Sevgi uğruna ne kadar kendi cümlelerimle çeliştim ben. Sadece bir kaç defa gördüğün, ortak bir alanın var mı yok mu bilmediğin bir insanı ne diye seversin? Kim olduğunu bile bilmediğin birini niye takip edersin?  Ve bir sohbet açabilecek konu bile bilmiyorken hakkında ondan veya kendinden nasıl bir konuşma bekliyorsun aranda?


Aşk bozması mı yoksa bu? Aşk tanımını kabul edemediğim için ya da kendi kendime(belkide çevremdekilerin yorumlarıyla harmanlayıp)  yeni bir aşk tanımı oluşturduğum için mi kabullenemiyorum tüm bunları?  Cevap veremiyorum bu sorulara, saçmalamaktan korktuğum için...

seri katiller

uzun bir süre önce bir sitede fotoğraf albümlerine bakarken 'seri katiller ve sözleri' isimli bir albüme denk gelmiştim. Birkaçı aklımda kalmıştı ki şuan olan bir olaydan dolayı aklıma geldi... Aradım buldum albümü yeniden :D








Sol taraftaki Edmund kemper işlediği cinayetleri  "Sokakta yürüyen güzel bir kız gördüğünde ne düşünürsün? Bir tarafım onunla flört etmeyi, onunla iyi vakit geçirmeyi, diğer tarafım ise kazığa geçirilmiş kafasının nasıl duracağını düşünür." sözleriyle açıklamış...

















"İnsanların dikkatini çekecek ve dünyayı ayağa kaldıracak bir suç işlemek istiyordum." diyen Susan Atkins ise belirttiği gibi dikkat çekmek için bir sürü insanı hayatından etmiş...













Süleyman Aktaş;  "Çivi görünce dayanamıyordum, insanların kafalarına çakmak istiyordum hep" diyen bir seri katil ki kendisi çivici katil olarak biliniyor. Öldürdüğü insanların kafataslarına gözlerine çivi çakan biri...





''KANLI KONTES'' olarak ün yapan ve tairhteki en acımasız kadınlardan biri olarak bilinen Elizabeth Bathory'nin 600den fazla genç kızı öldürerek kanını içtiği çeşitli kaynaklarda yer alıyor. Öldürdüğü kişilerin kanıyla banyo yaptığı şeklinde rivayetlerde de bulunulmuş. Hayatı 'eternal' adlı filme konu olmuş.







Henry Howard ise içindeki kötülükle doğduğunu, katil olmanın önüne geçemediğini bir ozanın kendini engelleyemeyip şarkı söylemesi gibi bir şey benimkisi diye kendini anlatıyor..












Harold Shipman ise bir doktor ve meslek hayatı boyunca fazla morfin vererek 250 kişiyi öldürüyor. Ancak 250kişiye kadar ölümle nasıl mesleğine devam etmesi engellenmemiş ilginç bir durum :S









Birde kendince doğal denge kurmaya çalışan bir amca vardı ki 60 ile 90 yaş arasındakileri öldürüyor sadece çünkü 60 yaş altındakilerin yaşam kalitelerinin düşmesine sebep olduklarına inanıyor nesef alarak bile oksijen tüketiyorlar diye. 90 yaş üstüne dokunmamasının sebebi ise 'zaten kısa süre içinde ölecekler...' onun resmini bulamamış olmaya pek üzüldüm şimdi..

julian beever'ıda görmedik değil :P

sınav dönemindeyiz ya ne yapsakta ders çalışmaya zaman kalmasa diyorduk ki tam da julian beever gelmiş.. ben ilk finale bahane etmek istemiştim ki başka işleri bahane ettim ve 2.finale kaldı bu sebepte:D

julian beever 'kaldırım picassosu' olarak da anılmaktadır. Yer taşlarına çizdiği 3 boyutlu resimlerle bu lakabı almıştır.


Daha önce yaptığı çizimlerden bazıları bunlar.


Türkiye'ye gelme sebebi ise Volkswagen'in yeni model arabasının tanıtımı. Ve onu içeren bir resim çizmiş ancak bizim baktığımız yerden pek başarılı olduğunu söyleyemedik. biz oradayken çekilen bir fotoğrafla da çizimin son halini size de göstermiş olayım;


Bu sanatın bir diğer başarılı ismi ise Mueller;



çocuk gelinler için imza atalım...

ünzile şarksını dinlemişsinizdir... içtenlikle sözlerini irdelediniz mi? varmadan 8ine ergin oldu.. hem çocuk hem de kadın... 12sinde ana... 12nizde siz neler yapıyordnuz hangi oyunları oynuyordunuz. Anne olmayı bırakın annenizin ne kadar yakınınızda olmasını istiyordunuz?

Çocuk evliliklerine dair yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir ki özellikle belli bölgelerde fazlaca rastlanan çocuk-kadın olmanın etkenlerinin, çocukların üzerindeki olumsuz etkileri ortadan kalksın.  Bu düzenlemeler reşit olmayanların evliliğine izin verilmemesi ve bu toplumsal sorunun çözümü için somut adımlar atılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği'nin, Sabancı Vakfı desteğiyle 54 ilde yürüttüğü "Çocuk Gelinler" projesi kapsamında imza toplanmaktadır. Toplanan imzalar TBMM'ye, ilgili bakanlıklar ve komisyonlara iletilecektir.
İmzanızla destek olmak isterseniz; http://imza.la/cocuk-gelinler